Selamlar!
Malumunuz bu hafta sonu YGS’ye girdim.
Çok daha iyi denemelerim olmuştu. Nasip.
Gelen tepkilerin bir kısmı ise işi daha da zorlaştırabiliyor. Sanırım bu, tesellilerden genellikle hoşlanmamamla ilgili bir durum. Şu anki durumdan bağımsız olarak söylüyorum; bir tesellinin bende işe yaraması için mantıklı, tutarlı, samimi ve hak edilmiş olması gerekiyor. Yani çoğu zaman kendi içimde, bana sunulan tesellileri çürütmüş oluyorum. :)
Aslına bakarsanız, gerçekten hâlim(iz)in anlaşılabileceğinden emin değilim. İnsanlardan bunu anlamalarını beklemiyorum da. (Yalan, bal gibi de bekliyorum.)
Biraz olsun ne hissettiğim(iz)i açıklamaya çalışayım;
Bir grup var, aman boş ver, senden değerli değil, diyor.
El-cevap: Aylardır, beni değerli kıldığını düşündüğüm şeylerden vazgeçip, bu sınav için hazırlandım ben. Sonuç olarak, ne ayırdığım vaktin tam karşılığını aldım puan olarak, ne de bu süre içerisinde kendimi değerli kılacak işlerle meşgul oldum. Haliyle, teselliniz reddedildi, üzgünüm.
Başka bir grup, sen mutlu olduğun sürece hiçbir şeyin önemi yok, diyor.
Ufak bir ayrıntı: Ben bu dünyaya kendimi mutlu etmeye gelmedim. Üzgünüm. Yıl boyunca bizimle birlikte çalışan, bizim için çalışan şahane hocalarımız ve ailelerimiz var. Kendim için üzüldüğümün tonlarca katı kadar, onlar için üzülüyorum. Beklentileri karşılayamamış diğer öğrenciler de bunun için üzülüyor, yani, en azından birkaçı. :)
İnsanları, özellikle sizin için çaba göstermiş insanları gururlandırmak kadar keyif veren bir şey olamaz. İnanın bana, onların ümitlerini boşa çıkarmak başlı başına travma sebebi. Bazıları için ise sorun, ‘boş ver’ demesini beklediği kişi tarafından azarlanmak.
Yeterince ya da çalışman gerektiği gibi çalışmamışsın demek ki diyen bir grup var.
Bu sınavın, en azından benim için, çalışmakla alakalı olduğunu düşünmüyorum. Tamamen değil. Kesinlikle tamamen değil. Basiretim bağlanmış resmen sınavda. Bunu görebiliyorum şu an.
Son zamanlarda yaptığım denemelerden 20 net düşük yaptım sınavda. Bunu biri bana çalışmamakla izah etsin lütfen. Ben bunu ancak nasiple ve imtihanla izah edebiliyorum.
Hayırlısı buymuş, zamanında ben de çok ağladım ama şimdi görüyorum ki bir hayır varmış vs vs. diyenler…
Tabi ki öyle. Yani başından beri şunu düşünürüm: ‘Ölmeden önce, bu sınavı gerçekte kimin kazandığını bilemeyeceğiz.’
Ama bu, ağlamamak için bir sebep değil. Bunun üniversiteyi kazanmakla da tam olarak alakası yok. Bu hayal kırıklıklarıyla ilgili.
Hem insanları, hem kendinizi hayal kırıklığına uğrattığınızda, bundan dolayı mutlu olmayı bekleyemezsin. Yaşasın, bir yıl boyunca sanki çalışmamışım gibi bir net yaptım. Oley.
Yok böyle bir şey.
Tamam, üzüntüden kendimi harâb etmeme de gerek yok ama hiçbir şey olmamış gibi davranmamı da bekleyemezsiniz. En azından birkaç günlüğüne… :)
Tevekkül diyeceksiniz.
Tamam.
Zaten diyecek başka da bir şey yok. Bunda da var bir hayr, amenna ve saddakna.
Dünyanın sonu değil, telafi edilemeyecek kadar fena bir durumda da değilim zaten elhamdülillah. :) Bu yüzden önümüzdeki sınavlara iyi bir şekilde hazırlanmaya devam edeceğiz inşaAllah.
Ama bu, YGS veya ona dair herhangi bir şeyi hatırlamanın bana acı vermediği anlamına da gelmiyor, ehem. :)
Bir de, rica ediyorum LYS’den sonra nasıl geçti diye sormayın. Benim her halimden belli olur zaten nasıl geçtiği. :)
Bir sınav mağdurunun hissiyatını anlatmaya çalıştım sadece, umarım başarabilmişimdir. :)
Allah yüzümüzü kara çıkartmasın, âmin.
Vesselâm
Sâliha